Etkinliğin açılış konuşmasını yapan
Prof.Dr Ayla Oktay, oyunun günümüzde hem çocuklar hem de yetişkinler
için vazgeçilmez nitelikte bir etkinlik olduğunu vurguladı. Etkinlikler
dizisini düzenleyen Yar. Doç Dr Işık Kamaraj, bu yıl dördüncüsü
düzenlenen Oyun Oynama Günü’nün tarihçesinden ve Türkiye’deki
etkinliklerden bahsetti.
28 Mayıs 1999 yılında, Uluslararası Oyuncak Kütüphaneleri Birliği (ITLA:http://www.itla-toylibraries.org/pages/home/)
tarafından düzenlenen oyun oynama gününün, fikir annesinin Güney
Kore’den Dr. Freda Kim olduğu belirtildi. Birleşmiş Milletler nezninde
bu günün resmi olarak kutlanması amacıyla hazırlıklar yapıldığı
belirtildi.
ITLA Yönetim Kurulu üyesi ve Marmara
Üniversitesi öğretim görevlisi Yar. Doç Dr Işık Kamaraj konuşmasında,
kendisini Oyun Oynama Günü’nünü düzenlemeye iten pedagojik ve kültürel
amaçlardan bahsetti. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 31.Maddesi gereği,
çocuğun serbest oyun oynama hakkının olduğunu vurguladı. Aşağıdaki
alıntıdan da anlaşılacağı üzere, çocuğun oyun oynama hakkı evrensel bir
durumdur.
“Madde 31:
1. Taraf Devletler, çocuğun dinlenme,
boş zaman değerlendirme, oynama ve yaşına uygun eğlence
(etkinliklerinde) bulunma ve kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe
katılma hakkını tanırlar.
2. Taraf Devletler, çocuğun kültürel ve sanatsal yaşama tam olarak katılma hakkına saygı duyarak tanırlar ve özendirirler ve çocuklar için, boş zamanı değerlendirmeye, dinlenmeye, sanata ve kültüre ilişkin (etkinlikler) konusunda uygun ve eşit fırsatların sağlanmasını teşvik ederler.”
2. Taraf Devletler, çocuğun kültürel ve sanatsal yaşama tam olarak katılma hakkına saygı duyarak tanırlar ve özendirirler ve çocuklar için, boş zamanı değerlendirmeye, dinlenmeye, sanata ve kültüre ilişkin (etkinlikler) konusunda uygun ve eşit fırsatların sağlanmasını teşvik ederler.”
Yar. Doç Dr Işık Kamaraj hem Eğitim
Fakültesi öğrencileri için, hem de toplumsal anlamı nedeniyle çocuklar
için Oyun Oynama Günü’nü kutladıklarını söyledi.
Panelin ikinci konuşmacısı Prof. Roberto
Farne, “Şehrin Her Yerinde ve Mekânında Oyun Oynamak Bir Çocuk İçin
Niçin Önemlidir?” adlı sunumunda, çocuğun oyun oynama hakkının günümüzde
tamamen yetişkinler tarafından biçimlendirildiğini, doğal ve serbest
oyunun yerini “kontrollü oyunun” aldığını belirtti. Çocuğun oyun oynama
hakkının aslında yetişkinlerin kontrolünde olduğunu, örneğin oyun oynama
alanları yaratılması meselesinin hem mimari, hem de politik bir
tartışma olduğunu vurguladı. Günümüz şehir yaşamında açık alanlar
oluşturma meselesini politik bir bağlamda düşünmek gerektiğini
vurguladı. Son dönemlerde İtalya’da ailelerin açık alanda oyun oynamanın
önemini yeniden hatırlamaya başladığını da sözlerine ekledi. İtalya’da
oyuncak mağazaları ve alışveriş merkezlerinde bir gelişme yaşandığını,
ancak oyun ve oyuncakların daha az özgür hale gelmeye başladığını
söyledi. Oyunların çocukları günümüzde eve hapsettiğini, doğadan kopuş
yaşandığını belirten Roberto Farne, gözetim ve kontrol toplumunun
sorunlarına işaret etti. Aynı zamanda oyun çeşitliliğinin azaldığını
belirten Roberto Farne, oyun çeşitliliğinin tehdit altında olmasını
kendisini korkuttuğunu, çocukların bilişsel gelişiminin bu durumdan
olumsuz etkilenebileceğini tahmin ettiğini söyledi.
Panelin üçüncü konuşmacısı İtalya
Assitej Merkezi başkan yardımcısı Cristina Cazzola, “Dünyayı Kavramada
Oyun ve Tiyatro Arasındaki Derin İlişki” adlı sunumunda, İtalya’nın
Mantova kentinde düzenlenen çocuk ve gençlik tiyatrosu festivalinin (www.segnidinfanzia.org)
örgütlenme sürecinden bahsetti. Gençlerle dinamik bir iletişim için
onların ilgilerini çekecek etkinlikler yapılması gerektiğini vurguladı
ve gençlerle iletişim için onların dilinden konuşulmasını önerdi. Kendi
festivalinde “Eleştirmen Yaban Arıları” projesini yapan Cristina
Cazzola, festivali izleyen gençlerin ilgisini tiyatroya çekmeye
çalıştığını belirtti. 11 yaş ve üzeri ergenlik sürecinde bireylerin
oyundan ve dolayısıyla oyunumsu olan tiyatrodan uzaklaştığını vurgulayan
Cristina Cazzola, tiyatroya izleyici olarak gitmeyi gençlerin pasif bir
etkinlik olarak gördüğünü belirtti. Okulda tiyatro yapmanın tiyatro
izleyicisi olmak için ön koşul olmadığını söyleyerek, gençlerin
tiyatroyu sevmesi için yenilikçi projeler gerektiğine dikkat çekti.
Sosyal medyanın bir araç olarak kullanılmasını öneren Cristina Cazzola,
gençlere “Tiyatroyu neden seviyorum? Tiyatroyu ilginç kılan nedir?”
sorularının sorulmasını önerdi.
Panelin ikinci bölümünde yer alamadığım
için ILTA yönetim kurulu üyesi Giorgio Bartolucci ve FMV Erenköy Işık
Anaokulu müdürü Emir Boru’nun konuşmalarını dinleyemedim.
Panel sonrasında yapılan diğer tüm etkinlikler http://okl.aef.marmara.edu.tr/ sayfalar/iv-dunya-oyun-oynama- gunu linkinden takip edilebilir. Ayrıca etkinliğin sonunda gösterilen Baba Evi-Eigenheim adlı filmin fragmanını http://vimeo.com/47233343 linkinden izleyebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder