Bugünlerde eski İATP üyesi
topluluklardan bir grup tiyatrocu ünlü sosyolog Richard Sennett’in
Beraber adlı kitabının okuma çalışmasını yürütüyorlar. Ben de bugünkü
yazımda, Kamusal İnsanın Çöküşü, Otorite, Zanaatkâr, Yeni Kapitalizm
Kültürü gibi kitaplarıyla bizlere yol gösteren ve dramaturjik perspektif
sağlayan Richard Sennett’in oyun kuramı konusundaki görüşlerine
değinmek istiyorum. Ben de son günlerde doktora tez çalışmam kapsamında
Oyun-Drama ve Tiyatro ilişkisini incelediğim için bir başvuru kaynağı
olarak Sennett’den yararlanmak istedim. Sennett’in oyun kuramına dair
görüşleri, hem klasikleşmiş Huizinga bilgisini aşabilme, hem de
sosyal-politik bir perspektif sağlama adına oldukça önemli.
Ayrıca Beraber adlı kitabın ana
tezlerinden birisi olan toplumsal işbirliğinin doğası ve günümüz
toplumlarında işbirliğinin zayıflamasını çözümlemek açısından da oyun
kuramını anlamanın yararlı olacağını düşünüyorum. Bu arada takip edenler
biliyordur, Türkiye’de drama ve tiyatro alanında Sennett’in oyun kuramı
konusundaki bakış açısı benim yazdığım bildiriler ve Türkiye’nin
değişik yerlerinde gerçekleştirdiğim uygulamalı seminerlerimde sürekli
olarak gündeme getirildi. En son Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları yaz
dönemi eğitim seminerleri kapsamında “İnsan Neden Oynar? Oyun Oynamanın
Doğası ve Toplumsal Anlamı” üzerine bir seminer düzenledim. Öğrencilerle
ekonomiden, psikolojiye, sosyolojiden digital oyunlara uzanan geniş bir
tartışma yürüttük. Ayrıca İstanbul Üniversitesi bünyesindeki
tiyatroculara dönük seminerler de üzerinde önemle durduğumuz konulardan
birisi bir toplumsal sözleşme olarak oyun kavramıydı. Peki nedir bu
toplumsal sözleşme olarak oyun kavramı?
Sosyolog Richard Sennet, Kamusal İnsanın Çöküşü adlı ünlü kitabının, Oyun Kamusal İfadeyi Sağlayan Enerji[1]
adlı makalesinde oyun kavramına dair önemli saptamalarda bulunur.
Richard Sennet oyun hakkındaki geniş literatürde iki ana okul olduğunu
söyler.
- oyun bilme faaliyetinin bir biçimidir: Bu yaklaşım daha çok çocukların oyunlarında nasıl simgeler ürettiklerini ve yaşları büyüdükçe bu simgelerin giderek nasıl karmaşık hale geldiklerini inceler.
- oyun bir davranıştır: Bu yaklaşım ise daha çok oyundaki işbirliği, saldırganlığın ifade edilme biçimleri, yenilgi karşısındaki hoşgörüyü inceler.
Richard Sennet’a göre oyun ve bilme
arasında bağlantı kuran kişiler, oyun ve yaratıcılığın eş zamanlı
olduğunu iddia ederler. Özelikle Freud savunucularına göre yaratıcı
yazarın çalışmasıyla, oyun oynayan çocuğun yaratıcılığı aynıdır. Richard
Sennet, Freud’un “oyunun zıddı ciddi olan değil, gerçek olandır”
görüşüne atıfta bulunur. Bu görüşe karşı olanlar ise, oyun-yaratıcılık
ile gerçekliği eş anlamlı terimler olarak ifade eder. Örneğin ünlü
Fransız müzisyen Debussy’nin piyanonun siyah tuşlarındaki beş perdeli
gamı keşfetmesi ile bir çocuğun rastgele siyah tuşlara basarak yarım
sesleri keşfetmesi arasında bir fark olmalıdır. Richard Sennet’a göre
ikisi bir ve aynı şey değildir. Richard Sennet’a göre yaratıcılık ile
çocuk oyunları arasında birebir bağlantı kuran teoriler, sanatçının
yaratıcı aşamada kendine özgün nasıl bir yöntem izlediğini ve bunun
çocuğun oyun süreciyle bağlantısını açıklayamamaktadır. Richard Sennet’a
göre, oyun faaliyetleri yaratıcı faaliyetlere hazırlıktır.
Richard Sennett, Huizinga’nın oyun ile ilgili tanımladığı haliyle üç teze katılır, ancak buna yorum katar. Oyunun ‘tam bir gönüllü bir etkinlik’, ‘çıkar’ gözetilmeyen bir etkinlik’ ve ‘özel bir mekânda ve zaman diliminde yapılan yalıtılmış ve sınırlı bir etkinlik’ olması Richard Sennet tarafından da paylaşılır.
Bu noktada, Sennett’in ‘çıkar’ gözetilmeyen bir etkinlik’ tezine bakışı çok değerlidir. Richard Sennet’a göre ‘çıkar’ gözetilmeyen bir etkinlik’, benlik-mesafesi
ile ilgilidir. Huizinga bu kavramı anlık isteklerden ya da doyumlardan
uzak durmak olarak tanımlamıştır. İnsanlar bu uzaklık sayesinde birlikte
oyun oynayabilirler.
Jean Piaget’ye göre, benlik-mesafeli
oyun yaşamın üçüncü sensorimotor aşamasında başlar, yani birinci yaşın
sonunda gerçekleşir. Örneğin bebeklerin sadece doymak bilmeyen arzuları
olsaydı, zevk veren bir örnek yakaladığı anda bir daha başka hiçbir şey
yapmayıp zevki sürdürmek isterdi. Piaget’ye göre çocuk ilk hazzını
erteler, ilk hazza ulaşmak yerine oyun oynarken üçüncü bir alternatif
olarak oyun davranışını geliştirir.
Benlik-mesafeli oyun davranışı
çocukların birlikte oyun oynamaya başladığı zaman gelişir. Bu anlamda
oyun kavramı, bir toplumsal sözleşme biçimidir, kültürler arası farklar
olsa 4 yaşına gelen tüm çocuklar oyunsal-sözleşmeler yapabilirler.
Richard Sennet’a göre Piaget’in Chicago
Üniversitesi Sosyal Psikoloji laboratuarında yapmış olduğu çalışmalar,
çocukların benlik-mesafeli oyun davranışları konusunda ilginç veriler
sunar. Örneğin normal şartlarda misket (bilye, meşe vs.) oyunundaki amaç
rakiplerin tüm misketlerini bitirmektir. Ancak çocukların sadece
kazanmak için değil, aksine oyunun kurallarını daha çok
karmaşıklaştırmak için oyun oynadığı gözlemlenmiştir. Richard Sennet’a
göre, benlik-mesafeli oyunlarda
- kazanan mümkün olduğunca geciktirilir.
- kazanmak salt bir amaç değildir, kazanmak çocuğun oynaması için bir nedendir. Kuralların karmaşıklaştırılmasıyla oyunun sonu geciktirilir.
- kurallar koyarak oyun ne kadar uzarsa, çocuklar o kadar fazla özgür olurlar. Ancak belli bir doygunluktan sonra açık ve sonlandırıcı oyun finalleri olur.
Oynamak, benlikten özgürleşmeyi gerektirir. Richard Sennet’a göre benlik-mesafeli oyun başkaları karşısındaki üstünlüğü erteleme ve oyuncular arası beceri eşitsizliğinin denetimi ve dengelenmesi konusunda
devreye girer. Örneğin misket oyununda 4 ve 6 yaşındaki iki çocuğu
düşündüğümüzde, 6 yaşındaki çocuk kendinden güçsüz durumda olan 4
yaşındaki çocuğun kaybetmesini geciktirmeye çalışır. Yaşı büyük olan
kendisi için handikap icat eder. Bu sayede bireysel isteklerini
sınırlandırarak ve arzularını kontrol altına alarak oyunun devamını
sağlar.
Kurallar yoluyla benlik-mesafesi
oluşturan çocuk, aynı zamanda koyduğu kuralların değiştirilebilir ve
kendi kontrolünde olduğunu keşfetmeye başlar. Bu sayede, çocuk oyunda
denetlenen bir çevre yaratarak, hayal kırıklıklarına karşı bir yanıt
oluşturma potansiyeline de sahip olur. Ancak çocuklar benlik-mesafesi
koyarken riske girerler. Her kendinden vazgeçme, riske girmeyi
gerektirir.
Freudçu teorilere göre oyundan alınan
zevk, çocukların “gerçek” dünyada yaşadıkları hayal kırıklığı duygusunu
azaltmak içindir. Hayal kırıklığı çocukları daha çok oyuna çeker.
Richard Sennet’a göre, oyunun özel alanında benlik ile arasında mesafe
olan çocuk ister istemez daha az hayal kırıklığı yaşar. Sosyal anlaşma
ve risk alma, doyum sağlama ve hayal kırıklığı arasından incelikli bir
karışım vardır. Örneğin misket oyununda sürekli kaybeden çocuk, oyundan
çıkmak ya da yeni bir oyun kurmak yerine kuralların değiştirilmesi
yönünde bir anlaşma zemini arar. Bu anlamda oyunun kuralları hakkında
yapılan çalışma estetik öncesi bir çalışmadır:
“Oyun çocuğa, hemen o an doyuma
ulaşma isteğini ertelediği ve bunun yerine kuralların içeriğiyle
ilgilendiği zaman, ifade ettiği şeyler üzerinde bir denetleme ve
manipülasyon yeteneği kazanmayı öğretir.”[2]
Örneğin müzisyenlerin “üçüncü kulağın”
geliştirilmesi fikri, bir sanatçının kendi eylemleri üzerinde
benlik-mesafeli olabilmesiyle ilgilidir. Oyun da, “üçüncü kulak”
inancını geliştiren bir süreçtir.
“Üçüncü kulak” fikriyatı, aynı zamanda
çocuklarda ifadenin yinelenebilirliği fikrini geliştirir. Çünkü çocuklar
için oyunun o anda ortaya çıkan bir anlamı vardır. “Bir oyunda her şeye yeniden başlamak zorunluluğu yoktur.” Ayrıca oyuna sonradan katılanlara kuralların geçirdiği evrimden bahsedilir, böylece yeni gelenler oyuna dâhil olabilir.
Richard Sennet, Diderot’un ifade
teorisine atıfta bulunur. Diderot’yu yorumlayan Richard Sennet, estetik
ifadelerin yinelenebilir/tekrarlanabilir olmasına ve de bireylerin
değişiklik ve düzeltme yapabilme adına aralarında mesafe koymasına vurgu
yapar. Oyun da, estetik ifadenin kökenini oluşturur. Çocuklukta
öğrenilen benlik-mesafeli oyun, bireye kuralların biçimlendirilebilir
olduğunu öğretir. Örneğin bir labirent oyununda sosyalleşme, birlikte
oynama, ifadeye ilişkin etik bir tavır oluşturma, handikap icat etme vs.
tüm öğeler görülebilir.
Richard Sennett’a göre çocuk oyunları,
yetişkinlere göre radikal bir soyutluk taşır. Çocuğun oyun oynarken oyun
alanı dışındaki dünyaya kapılarını kapaması, Huizinga’nın deyimiyle
yalıtılmışlıktır. Çocuklar bu yüzden oyundaki oyuncakları ya da
nesneleri bambaşka şeyler olarak görür. Yetişkinlerin ise alternatif bir
dünyadaymış gibi oyun oynaması gerekmez. Tarihsel süreç boyunca, çocuk
oyunları ile yetişkin oyunlarının değişimi görülmüştür. Richard
Sennett’a göre, modern toplumda yetişkinin oyun oynama yeteneğini
kaybetmesi, Huizinga’cı oyun-ciddiyet ve Freudçu oyun-gerçeklik
ilişkisiyle bağlantılıdır.
Çocuklukta gelişen oyun ve rol yapma
yeteneği, yetişkinlerin kültürel koşullarında ortadan kalkmaktadır.
Yetişkinler oyunlarda kullanılan ‘kuralları’, ‘görenekleri’,
‘klişeleri’, ‘basmakalıp duyguları’ hor görmekte ve bunları daha az
ifade ettikçe özgürleştiklerini sanmakta ve daha ‘derin’ bir yaşama
çekildiklerini düşünmektedirler. Ancak Richard Sennett’a göre bu
çağımızın hastalığı olan narsisizmdir.
Richard Sennet’in bir toplumsal sözleşme
olarak benlik-mesafeli oyun kavramı, oyunun toplumsal yapı içinde
nerede durduğunu oldukça iyi formüle eden bir yaklaşımdır. Özelikle
Avrupa toplumlarında ortaya çıkan kamusal alan erozyonu ve narsistik bir
yaşam biçiminin örgütlenmesine dair çözümlemelerinin, yetişkinlerin
oyun oynama yeteneklerini kaybetmesine dair tespitlerinin çok değerli
olduğunu düşünüyorum. Huizinga’nın oyun mistifikasyonuna, Richard Sennet
bir sosyolog olarak toplumsal ve politik bir çözümleme ile yanıtlar
oluşturmaktadır. Benlik-mesafeli oyun kavramı da, oyun ve kural
ilişkisini tartışabilmemiz ve Piaget’nin görüşlerini anlayabilmemiz için
anahtar değerindedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder