29 Temmuz 2012 Pazar

Richard Sennett'in Oyun Kuramı

Bugünlerde eski İATP üyesi topluluklardan bir grup tiyatrocu ünlü sosyolog Richard Sennett’in Beraber adlı kitabının okuma çalışmasını yürütüyorlar. Ben de bugünkü yazımda, Kamusal İnsanın Çöküşü, Otorite, Zanaatkâr, Yeni Kapitalizm Kültürü gibi kitaplarıyla bizlere yol gösteren ve dramaturjik perspektif sağlayan Richard Sennett’in oyun kuramı konusundaki görüşlerine değinmek istiyorum. Ben de son günlerde doktora tez çalışmam kapsamında Oyun-Drama ve Tiyatro ilişkisini incelediğim için bir başvuru kaynağı olarak Sennett’den yararlanmak istedim. Sennett’in oyun kuramına dair görüşleri, hem klasikleşmiş Huizinga bilgisini aşabilme, hem de sosyal-politik bir perspektif sağlama adına oldukça önemli.


Ayrıca Beraber adlı kitabın ana tezlerinden birisi olan toplumsal işbirliğinin doğası ve günümüz toplumlarında işbirliğinin zayıflamasını çözümlemek açısından da oyun kuramını anlamanın yararlı olacağını düşünüyorum. Bu arada takip edenler biliyordur, Türkiye’de drama ve tiyatro alanında Sennett’in oyun kuramı konusundaki bakış açısı benim yazdığım bildiriler ve Türkiye’nin değişik yerlerinde gerçekleştirdiğim uygulamalı seminerlerimde sürekli olarak gündeme getirildi. En son Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları yaz dönemi eğitim seminerleri kapsamında “İnsan Neden Oynar? Oyun Oynamanın Doğası ve Toplumsal Anlamı” üzerine bir seminer düzenledim. Öğrencilerle ekonomiden, psikolojiye, sosyolojiden digital oyunlara uzanan geniş bir tartışma yürüttük. Ayrıca İstanbul Üniversitesi bünyesindeki tiyatroculara dönük seminerler de üzerinde önemle durduğumuz konulardan birisi bir toplumsal sözleşme olarak oyun kavramıydı. Peki nedir bu toplumsal sözleşme olarak oyun kavramı?

Sosyolog Richard Sennet, Kamusal İnsanın Çöküşü adlı ünlü kitabının, Oyun Kamusal İfadeyi Sağlayan Enerji[1] adlı makalesinde oyun kavramına dair önemli saptamalarda bulunur. Richard Sennet oyun hakkındaki geniş literatürde iki ana okul olduğunu söyler.
  1. oyun bilme faaliyetinin bir biçimidir: Bu yaklaşım daha çok çocukların oyunlarında nasıl simgeler ürettiklerini ve yaşları büyüdükçe bu simgelerin giderek nasıl karmaşık hale geldiklerini inceler.
  2. oyun bir davranıştır: Bu yaklaşım ise daha çok oyundaki işbirliği, saldırganlığın ifade edilme biçimleri, yenilgi karşısındaki hoşgörüyü inceler.
Richard Sennet’a göre oyun ve bilme arasında bağlantı kuran kişiler, oyun ve yaratıcılığın eş zamanlı olduğunu iddia ederler. Özelikle Freud savunucularına göre yaratıcı yazarın çalışmasıyla, oyun oynayan çocuğun yaratıcılığı aynıdır. Richard Sennet, Freud’un “oyunun zıddı ciddi olan değil, gerçek olandır” görüşüne atıfta bulunur. Bu görüşe karşı olanlar ise, oyun-yaratıcılık ile gerçekliği eş anlamlı terimler olarak ifade eder. Örneğin ünlü Fransız müzisyen Debussy’nin piyanonun siyah tuşlarındaki beş perdeli gamı keşfetmesi ile bir çocuğun rastgele siyah tuşlara basarak yarım sesleri keşfetmesi arasında bir fark olmalıdır. Richard Sennet’a göre ikisi bir ve aynı şey değildir. Richard Sennet’a göre yaratıcılık ile çocuk oyunları arasında birebir bağlantı kuran teoriler, sanatçının yaratıcı aşamada kendine özgün nasıl bir yöntem izlediğini ve bunun çocuğun oyun süreciyle bağlantısını açıklayamamaktadır. Richard Sennet’a göre, oyun faaliyetleri yaratıcı faaliyetlere hazırlıktır.

Richard Sennett, Huizinga’nın oyun ile ilgili tanımladığı haliyle üç teze katılır, ancak buna yorum katar. Oyunun ‘tam bir gönüllü bir etkinlik’, ‘çıkar’ gözetilmeyen bir etkinlik’ ve ‘özel bir mekânda ve zaman diliminde yapılan yalıtılmış ve sınırlı bir etkinlik’ olması Richard Sennet tarafından da paylaşılır.

Bu noktada, Sennett’in ‘çıkar’ gözetilmeyen bir etkinlik’ tezine bakışı çok değerlidir. Richard Sennet’a göre ‘çıkar’ gözetilmeyen bir etkinlik’, benlik-mesafesi ile ilgilidir. Huizinga bu kavramı anlık isteklerden ya da doyumlardan uzak durmak olarak tanımlamıştır. İnsanlar bu uzaklık sayesinde birlikte oyun oynayabilirler.
Jean Piaget’ye göre, benlik-mesafeli oyun yaşamın üçüncü sensorimotor aşamasında başlar, yani birinci yaşın sonunda gerçekleşir. Örneğin bebeklerin sadece doymak bilmeyen arzuları olsaydı, zevk veren bir örnek yakaladığı anda bir daha başka hiçbir şey yapmayıp zevki sürdürmek isterdi. Piaget’ye göre çocuk ilk hazzını erteler, ilk hazza ulaşmak yerine oyun oynarken üçüncü bir alternatif olarak oyun davranışını geliştirir.
Benlik-mesafeli oyun davranışı çocukların birlikte oyun oynamaya başladığı zaman gelişir. Bu anlamda oyun kavramı, bir toplumsal sözleşme biçimidir, kültürler arası farklar olsa 4 yaşına gelen tüm çocuklar oyunsal-sözleşmeler yapabilirler.

Richard Sennet’a göre Piaget’in Chicago Üniversitesi Sosyal Psikoloji laboratuarında yapmış olduğu çalışmalar, çocukların benlik-mesafeli oyun davranışları konusunda ilginç veriler sunar. Örneğin normal şartlarda misket (bilye, meşe vs.) oyunundaki amaç rakiplerin tüm misketlerini bitirmektir. Ancak çocukların sadece kazanmak için değil, aksine oyunun kurallarını daha çok karmaşıklaştırmak için oyun oynadığı gözlemlenmiştir. Richard Sennet’a göre, benlik-mesafeli oyunlarda
  • kazanan mümkün olduğunca geciktirilir.
  • kazanmak salt bir amaç değildir, kazanmak çocuğun oynaması için bir nedendir. Kuralların karmaşıklaştırılmasıyla oyunun sonu geciktirilir.
  • kurallar koyarak oyun ne kadar uzarsa, çocuklar o kadar fazla özgür olurlar. Ancak belli bir doygunluktan sonra açık ve sonlandırıcı oyun finalleri olur.
Oynamak, benlikten özgürleşmeyi gerektirir. Richard Sennet’a göre benlik-mesafeli oyun başkaları karşısındaki üstünlüğü erteleme ve oyuncular arası beceri eşitsizliğinin denetimi ve dengelenmesi konusunda devreye girer. Örneğin misket oyununda 4 ve 6 yaşındaki iki çocuğu düşündüğümüzde, 6 yaşındaki çocuk kendinden güçsüz durumda olan 4 yaşındaki çocuğun kaybetmesini geciktirmeye çalışır. Yaşı büyük olan kendisi için handikap icat eder. Bu sayede bireysel isteklerini sınırlandırarak ve arzularını kontrol altına alarak oyunun devamını sağlar.

Kurallar yoluyla benlik-mesafesi oluşturan çocuk, aynı zamanda koyduğu kuralların değiştirilebilir ve kendi kontrolünde olduğunu keşfetmeye başlar. Bu sayede, çocuk oyunda denetlenen bir çevre yaratarak, hayal kırıklıklarına karşı bir yanıt oluşturma potansiyeline de sahip olur. Ancak çocuklar benlik-mesafesi koyarken riske girerler. Her kendinden vazgeçme, riske girmeyi gerektirir.

Freudçu teorilere göre oyundan alınan zevk, çocukların “gerçek” dünyada yaşadıkları hayal kırıklığı duygusunu azaltmak içindir. Hayal kırıklığı çocukları daha çok oyuna çeker. Richard Sennet’a göre, oyunun özel alanında benlik ile arasında mesafe olan çocuk ister istemez daha az hayal kırıklığı yaşar. Sosyal anlaşma ve risk alma, doyum sağlama ve hayal kırıklığı arasından incelikli bir karışım vardır. Örneğin misket oyununda sürekli kaybeden çocuk, oyundan çıkmak ya da yeni bir oyun kurmak yerine kuralların değiştirilmesi yönünde bir anlaşma zemini arar. Bu anlamda oyunun kuralları hakkında yapılan çalışma estetik öncesi bir çalışmadır:
Oyun çocuğa, hemen o an doyuma ulaşma isteğini ertelediği ve bunun yerine kuralların içeriğiyle ilgilendiği zaman, ifade ettiği şeyler üzerinde bir denetleme ve manipülasyon yeteneği kazanmayı öğretir.[2]

Örneğin müzisyenlerin “üçüncü kulağın” geliştirilmesi fikri, bir sanatçının kendi eylemleri üzerinde benlik-mesafeli olabilmesiyle ilgilidir. Oyun da, “üçüncü kulak” inancını geliştiren bir süreçtir.

“Üçüncü kulak” fikriyatı, aynı zamanda çocuklarda ifadenin yinelenebilirliği fikrini geliştirir. Çünkü çocuklar için oyunun o anda ortaya çıkan bir anlamı vardır. “Bir oyunda her şeye yeniden başlamak zorunluluğu yoktur.” Ayrıca oyuna sonradan katılanlara kuralların geçirdiği evrimden bahsedilir, böylece yeni gelenler oyuna dâhil olabilir.

Richard Sennet, Diderot’un ifade teorisine atıfta bulunur. Diderot’yu yorumlayan Richard Sennet, estetik ifadelerin yinelenebilir/tekrarlanabilir olmasına ve de bireylerin değişiklik ve düzeltme yapabilme adına aralarında mesafe koymasına vurgu yapar. Oyun da, estetik ifadenin kökenini oluşturur. Çocuklukta öğrenilen benlik-mesafeli oyun, bireye kuralların biçimlendirilebilir olduğunu öğretir. Örneğin bir labirent oyununda sosyalleşme, birlikte oynama, ifadeye ilişkin etik bir tavır oluşturma, handikap icat etme vs. tüm öğeler görülebilir.

Richard Sennett’a göre çocuk oyunları, yetişkinlere göre radikal bir soyutluk taşır. Çocuğun oyun oynarken oyun alanı dışındaki dünyaya kapılarını kapaması, Huizinga’nın deyimiyle yalıtılmışlıktır. Çocuklar bu yüzden oyundaki oyuncakları ya da nesneleri bambaşka şeyler olarak görür. Yetişkinlerin ise alternatif bir dünyadaymış gibi oyun oynaması gerekmez. Tarihsel süreç boyunca, çocuk oyunları ile yetişkin oyunlarının değişimi görülmüştür. Richard Sennett’a göre, modern toplumda yetişkinin oyun oynama yeteneğini kaybetmesi, Huizinga’cı oyun-ciddiyet ve Freudçu oyun-gerçeklik ilişkisiyle bağlantılıdır.

Çocuklukta gelişen oyun ve rol yapma yeteneği, yetişkinlerin kültürel koşullarında ortadan kalkmaktadır. Yetişkinler oyunlarda kullanılan ‘kuralları’, ‘görenekleri’, ‘klişeleri’, ‘basmakalıp duyguları’ hor görmekte ve bunları daha az ifade ettikçe özgürleştiklerini sanmakta ve daha ‘derin’ bir yaşama çekildiklerini düşünmektedirler. Ancak Richard Sennett’a göre bu çağımızın hastalığı olan narsisizmdir.

Richard Sennet’in bir toplumsal sözleşme olarak benlik-mesafeli oyun kavramı, oyunun toplumsal yapı içinde nerede durduğunu oldukça iyi formüle eden bir yaklaşımdır. Özelikle Avrupa toplumlarında ortaya çıkan kamusal alan erozyonu ve narsistik bir yaşam biçiminin örgütlenmesine dair çözümlemelerinin, yetişkinlerin oyun oynama yeteneklerini kaybetmesine dair tespitlerinin çok değerli olduğunu düşünüyorum. Huizinga’nın oyun mistifikasyonuna, Richard Sennet bir sosyolog olarak toplumsal ve politik bir çözümleme ile yanıtlar oluşturmaktadır. Benlik-mesafeli oyun kavramı da, oyun ve kural ilişkisini tartışabilmemiz ve Piaget’nin görüşlerini anlayabilmemiz için anahtar değerindedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder