23 Kasım 2011 Çarşamba

Sanat ve Aktivizm Semineri’nden İzlenimler

BÜBEM (Boğaziçi Üniversitesi Barış Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin) davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Prof. George Emilio Sanchez, 17-18-19 Kasım tarihlerinde bir seminer ve atölye çalışması için İstanbul idi. Etkinliğin ilk iki gününe katılabilme şansım oldu, bugünkü yazımda çalışmaya dair izlenimlerimi ve notlarımı paylaşmak istiyorum. BÜBEM ile ilgili detaylı verilere http://www.peaceedu.boun.edu.tr adlı linkten ulaşabilirsiniz. 


Merkezin yöneticilerinden sayın Aylin Vartanyan ile seminer çalışmaları sırasında sohbet ettik. Aylin Vartanyan uzun yıllardır Türkiye’de ve yurtdışında Augusto Boal atölyelerine katılan ve çalışmalarını disiplinler arası bir şekilde sürdüren bir akademisyen. Öncelikle Aylin Vartanyan’ın liderliğinde yapılan organizasyon oldukça başarılıydı ve atölye çalışmaları esnasında katılımcılarla oldukça pozitif bir şekilde iletişime geçildiğini düşünüyorum. Çalışmanın da doğasına uygun olarak, akademisyen, öğrenci, öğretmen ayrımı gözetilmeksizin barışçıl bir atmosferde verimli bir atölye çalışması gerçekleştirildi.
17 Kasım’da “21. Yüzyıl’da Sanat ve Aktivizm” konu başlıklı bir seminer gerçekleştirildi. Seminer konuşmacısı olan Prof. George Emilio Sanchez, New York’daki sanat çalışmalarına dair gözlemlerini aktardı. Bu anlamda ABD’de aktivizm kelimesinden türetilmiş “art-ivism” kelimesinin türetildiğini ifade etti. Kendisi de bir performans sanatçısı olan George Emilio Sanchez, 1990 sonrası dönemde yeni toplumsal hareketlilikler sürecinin yaşandığını, özelikle Irak işgali sonrasında aktivist hareketlerin güçlendiğini vurguladı. Sanatçıların sivil eylemlilikler içinde kendilerini yeniden tanımladığını, “kişisel olan politiktir” düşüncesinden hareketle çok-kültürlülük, feminizm, savaş karşıtlığı, yoksullukla mücadele gibi konularda bazı sanatçıların politik bir değişim arayışında olduğunu vurguladı. George Emilio Sanchez’a göre ABD’deki bir grup sanatçı, sorun gördüğü konuları tartışırken John Dewey’in yenilikçi eğitim fikrinden etkilenildiğini belirtti. Bu fikrin felsefesi klasik eğitim anlayışının sorgulanması ve temelde standart öğretmen-öğrenci ilişkisinin değişime uğratılmasıdır. Öğretmenin hiyerarşik pozisyonunu öne süren ve öğrenciye inanmayan bir eğitim paradigması yerini, katılımcı eğitim modellerine bırakmalıdır.

Peru kökenli bir sanatçı olan George Emilio Sanchez, Augusto Boal ile de bir dönem çalışma fırsatına sahip olmuş. George Emilio Sanchez, Boal’in özelikle görünmez tiyatro uygulamalarının toplumsal değişim bağlamında çalışan aktivistler için oldukça pratik ve etkili metotlar önerdiğini belirtti. Özelikle grupların ve bireylerin ötekileştirdiği toplumsal kesimlere yönelik çalışmalarda Boal tekniklerinin oldukça yararlı olduğunu ifade etti. George Emilio Sanchez’e seminer sonrasında benim sorduğum soru şu şekildeydi?

Boal’in geliştirdiği tekniklerin politik ve sanatsal amaçları dışında kullanılmasına çokça şahit oluyoruz. Özelikle drama alanında yapılan workshoplarda, Boal’in uğruna bedel ödeyerek geliştirdiği çalışma yöntemlerinin, politik bağlamından soyutlanarak salt bir teknik olarak kullanıldığı bir gerçek. Boal’in de süreç içinde değişim geçirdiğini düşünüyor musunuz, özelikle Arzu ve Gökkuşağı adlı kitaptan sonra kendisine yönelik eleştiriler hakkında ne düşünüyorsunuz? Ayrıca Wall Street’i İşgal Et sürecinde aktif misiniz?

Bu soruya George Emilio Sanchez, kendisinin de Boal tekniklerinin devşirilmesinden rahatsızlık duyduğunu ve Boal’in temelde politik bir toplumsal değişim için çalışan bir sanatçı olduğunu söyledi. Ancak Boal’in Arzu ve Gökkuşağı sonrasında bireysel ve mahrem olana yönelmesini olumladığını, kendisi için “bireysel olan politiktir” düşüncesinin daha önemli olduğunu belirtti. George Emilio Sanchez, Wall Street’i İşgal Et sürecinde birçok sanatçı arkadaşının olduğunu ancak kişisel yoğunluğu nedeniyle sürece katılamadığını belirtti.

Seminer sonrasındaki 1. gün çalışmasında toplamda 25 katılımcı vardı. Katılımcıların büyük çoğunluğu Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi ya da akademisyenleri idi. Atölye çalışmasında tercüman kullanılmadı ve atölye çalışması İngilizce gerçekleştirildi. İlk bölümde tanışma ve kaynaştırma ve “güç” kavramı üzerine egzersizler yapıldı.

Uygulaması yapılan çalışmalar sırasıyla şunlardı:
  • birbirini çekmeye dayalı (sırt sırta ve el ele) denge oyunları
  • ağır çekim ayna görüntü egzersizi
  • uzun süre göz temasında bulunma ve konsantrasyon egzersizi
  • dizler dizlere, eller kulağa, saçlar saça vs… (bedenin farklı noktalarıyla temas etme egzersizi)
  • liderini takip et egzersizi
  • ellerle kördüğüm oluşturma ve çözme (dirsekler karna çekilerek kördüğüm oluşturuldu)
  • nesne dönüştürmece (tekli ve 3 nesneli denemeler yapıldı)
  • güç kavramı sorgulanırken, dört tane sandalye, bir çöp kutusu ve bir masa farklı yerleştirmelerle farklı güç dengelerine göre sıralandı. Buradaki amaç bir model kurarak, gücün ve hiyerarşinin değişebilirliğine vurgu yapmaktı.
  • fotoğraf tekniği kullanılarak, “en güçlü kim” egzersizi yapıldı. Sırayla bir kişi bir imgenin fotoğrafını bedeniyle gösteriyor, ondan sonra çıkan kişi bir öncekinden daha güçlü birisini göstermek zorunda idi.
  • iki kişi bir kalemi beraber tutarak kağıda “okul” resmi çizdi, çizilen imgelerin gerçeklerle bağlantısı üzerine tartışıldı.
  • dünyanın başlangıcına dair ilk performansın ne olabileceği üzerinden 5’er kişilik grup doğaçlaması yapıldı.
Boal’in geliştirdiği bu uygulamaların özelikle farklı toplumsal kesimlerden gelen bireylerin olduğu bir ortamda daha çok amacına ulaşacağını belirten George Emilio Sanchez, bu anlamda tanışma ve kaynaştırma oyunlarına dair bir yorumda da bulunmuş oldu. George Emilio Sanchez, insan bedeninin göz ardı edildiği günümüz toplumunda beden odaklı ısınma oyunlarının bireyin algılarını açacağını, söze dayalı olmayan iletişimin farklı etnik, cinsiyet ve toplumsal grupların bir arada olduğu bir çalışmada önyargıların kırılıp, insani bir atmosferin kurulabileceğine inandığını ifade etti. Bu görüşe katılmakla beraber, kurulan çalışma ortamının bu hedef ve amaçları gerçekleştirmek için hazırlanması gerektiğini düşünüyorum. Örneğin ırkçı önyargılar olan bir ortamda yapılacak Boal uygulaması istenen sonuçları üretmeyebilir ya da cinsel etik değerlerden yoksun ve erkek egemen davranış kodlarının olduğu bir ortamda kadın-erkek ilişkilerinde problemler ortaya çıkabilir. Bu anlamda çalıştırıcı ve katılımcılar tarafından inşa edilen çalışma ortamı önemli bir belirleyicidir bana kalırsa.

Çalışmanın 2. gününe Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’nun genel kurulu nedeniyle katılamadım. İkinci güne dair bilgilenmek için Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları (BÜO) üyesi Bilal Akar’ın http://mimesis-dergi.org/2011/11/ezilenlerin-tiyatrosu-semineri-ve-calistayi haberini okumanızı öneriyorum. Sanat ve aktivizm ilişkisinin Türkiye bağlamında tartışılmasının büyük önemi olduğunu düşünüyorum. Özelikle seçim sonrasında oluşan siyasi atmosferde sanatçıların toplumsal taleplerini aktivist bir pratik içinde yeniden tanımlaması, gerek eğitim kurumları gerekse de sanat alanı içinde demokratik bir değişimin başlangıcı için oldukça yararlı olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder